Çocukta Çalma Davranışı ve Hırsızlık:

Hırsızlık, başka insanlara ait herhangi bir eşyanın kötü niyet ile izinsiz alınmasıdır. Bazen de, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı halde sadece o heyecanı yaşamak için çalma durumuna patolojik çalma olarak ta bilinen kleptomani hastalığı neden olmaktadır.

Eğer çalma hali rahatsızlık durumunda ise, çalmaya yönelik karşı konulamaz bir dürtü ve eylemden önce gerginlik ve çalma esnasında haz ve rahatlama duyguları tanımlanır. Bu bir dürtüsel kontrol bozukluğudur. Bu tür eylemler, anti sosyal kişilik bozukluğundan ya da tavır bozukluğundan kaynaklanmaz. Çalan kişi uzun uzun plan yapmamakta ve hiç kimseden yardım almamaktadır. Böyle bir patolojik durum halinde, kişi hemen kontrol altına alınıp, tedavi edilmelidir. Bu rahatsızlık çocuklarda da görülür. Ancak, bu çalma eylemi her zaman patolojik olmayabilir. Çocuklar için durum farklıdır. Çocuklarda okul öncesi çağında mülkiyet kavramı gelişmemiş olduğundan ve çocuklar hırsızlığın ne olduğunu bilmediği için, başkalarına ait eşyaların kendilerine ait olması gerektiği hissini engelleyemezler, kendi haklarıymış gibi görüp izinsiz alabilirler. Çoğu zaman aileler, çocuklarının hırsızlık yaptığı düşüncesiyle paniğe kapılırlar. Bu durumda çocuğa yaklaşımlarda doğru tutumları sergilemek, doğru çözüm yollarına ulaşmak için çok önemlidir.

Yaş Dönemlerine Özgü Özellikler:

2 yaş çocukları:

– Sahiplik kavramı gelişmemiştir.
– Her şeyin kendisine ait olduğunu zanneder. Dolayısıyla, bir başkasının elinden bir şey almak isteyebilir.
– Zamanla kendine ait olanı ve olmayanı ayırt edebilir ama bencil tutumları bir süre değişmez, çünkü kendini engelleyemez.

3–4 yaş çocukları:

– Bu yaş döneminde çocuk izinsiz bir şey alınamayacağını bilir ama yine de alma isteğine karşı koyamaz.
– Ceplerinde de onlara ait olmayan oyuncaklar ya da parlak nesneler bulunur.

5–8 yaş çocukları:

– Yapılan gözlemlerde bir şeyler aşırma, çalma bu yaş döneminde daha sık görülür.
– Bu dönemde gösterişli olan her şey hoşlarına gider. Birbirlerine ait olan kokulu silgileri, renkli kalemleri alabilirler.
– Çoğu çocuk izinsiz aldıkları nesnelere, “yolda buldum”, “arkadaşım verdi”, “kendim aldım” ya da “ödünç aldım” şeklinde açıklama getirebilirler.

Çalma Davranışına Neden Olan Sebepler:

Çalmanın en önemli nedeni doyumsuzluktur. Doyumsuzluk çok çeşitli, kısa ya da uzun süreli olabilir. Bu davranışın altında yatan sebep anne-baba tarafından çocuğun yüzüstü bırakıldığı düşüncesi ve öç alma isteğidir. Sevilmediğini ya da anne-babasını yitirdiğini düşünen çocuklarda çok yaygın bir davranıştır. Bu davranışı ile sevgiyi geri getirebileceğini düşünür. Olumsuz da olsa ilgiyi kendi üzerinde görmek hoşuna gider. Çalma genellikle en son başvurulan yol, yardım çağrısıdır. Yaşına göre olgunlaşmamış çocuklar, anne-babalarının çanta ya da ceplerinden aldıkları paraları ya öteberiye yatırır ya da diğer çocuklara dağıtır. Sahip olamadığı arkadaşlıkları bu yolla kazanmaya çalışır. Yine yaşına uygun olmayan olgunluktaki çocuklar, durmadan almaya alışkın oldukları ve sınırlarını bilmediği için almakta sakınca görmezler. Eve getirdiği nesneler de denetlenmiyorsa bu davranışı sürer.

Hediye vermek, sevginin bir belirtisidir. Çalan çocuk hak ettiğine sevgiyi hak ettiğine inandığı için kendi hediyelerini kendi alarak elde etmeye çalışır. Sevgi açlığı ile çalma ilişkisinin en belirgin özelliği anne-baba sevgisinin yoksunluğudur. Bazen de anne-baba tutumunda yanlış bir şey olmadığı halde, yoksunluk ve buna bağlı güvensizlik ile kendine ait bir şeyler edinmeye çalışarak bu duygularını gidermeye çalışır. Başka bir haksızlığın karşılığını da vermeye çalışıyor olabilir. Çok büyük baskı altındaki çocukların hırsızlık yapmaları daha muhtemeldir.

Nasıl Engelleyebiliriz ve Çözüm Yolu Bulabiliriz?

Çocuğa daha küçük yaşlarda mülkiyet kavramı öğretilmelidir. Bunun için önce çocuğun özel eşyaları olması sağlanmalı ve anne-baba çocuğun özel eşyalarını alırken izin istemelidir. “Bu senin, bu benim” gibi cümleler ile algılamasına yardımcı olmalı ve izinsiz almaması gerektiği öğretilmelidir. Çocukların temizlik, uyku gibi temel ihtiyaçlarına dikkat edilmeli, bu konuda çocuklar asla cezalandırılmamalıdır. Çocuk küçükse, izinsiz aldığında hırsızlık yaptığının farkında değildir. Çocuk bu yüzden cezalandırılmamalıdır ama yaptığının da doğru olmadığı anlatılmalıdır. “Bu eşya sana ait değil, senin olmasını istediğini anlayabiliyorum ama başkasına aitse izinsiz alman doğru değil” şeklinde bir açıklama getirilebilir. Okul çağlarında devam eden çalmalar üzerinde daha sık durulmalıdır.
Çocuklar ve aile yönünden nedenler araştırılmalıdır. Bir şey çaldığında çocuk, hırsız damgası yemeden, şiddet uygulamadan, ağır suçlamalara maruz bırakılmadan, evden atılmadan, korkutulmadan, aldığının geri verilmesi en iyi çözümdür. Çocuk gereksiz yere suçlanmamış ama davranışı da onaylanmamış olacaktır.

Yetişkinler, çalınanlar için çocuklarına bağırırsa bu onların sevilmedikleri ve yanlış anlaşıldıklarına yönelik inançlarını güçlendirir ve daha fazla hırsızlık yapmalarına neden olabilir. Çalma eylemin çocuğun ilgi ve sevgi isteğine bir işaret olduğunu unutmayarak öfkeyi bir kenara bırakmak, çözüm bulma olasılığını arttıracaktır. Hırsızlık kriminal bir suça ya da patolojik bir soruna dönüşürse mutlaka bir uzmandan psikolojik yardım alınmalıdır.

Çocuklar Neden Yalan Söyler? 

Yalan söyleme, gerçek olmayan duygu ve düşüncelerin sanki varmışçasına anlatılmasıdır. Çocukların eğitiminde uygun tutumlar sergilenmediğinde ve yapılan hatalar neticesinde, ağır gelen cezalar çocuğu daha çok suça yöneltebileceği gibi yalan’a da sürükleyecektir. Yalan söylemek bir davranış bozukluğudur. Ancak çocuklarda durum farklıdır.

Çocuklar 5 yaşından önce gerçeği ayırt edemeyebilir, uydurabilir, olmamış olayları olmuş gibi anlatabilir ya da olayları abartılı anlatabilir. Böyle bir durumda çocuğun söyledikleri yanlış değerlendirilmemeli ve hiçbir zaman yalan olarak algılanmamalıdır. Çünkü gerçeklere sadık kalma davranışı bu yaş döneminden sonra gelişmektedir.

İlkokul çağında bu durum sona erer, paniklemeden bunun gelişiminin bir parçası olarak düşünüp, değerlendirmek gerekir. Ancak yalan söylemeye devam ediyorsa, sorunların ya da stres unsurlarının neler olabileceği konusunda ebeveynler dikkatli olmalıdır. 5 yaşından sonra devam eden “yalan” bir davranış bozukluğudur. Buna alt ıslatma, kekeleme, tırnak yeme, saldırganlık, içe kapanıklık gibi davranışlar da eklenmişse durum oldukça ciddidir. Çocuklar bazen anne-babalarını ya da yakın çevresindeki insanları taklit ederek yalan söylemeyi kolaylıkla öğrenebilirler. Yalan söylememek konusunda iyi birer örnek olabilmek gerekir. Çocuklar bazen de ilgi çekmek için yalan söyleyebilir. Her çocuk takdir edilmek, beğenilmek ister ve ilk olarak bunu ailesinden bekler.

Sevgisizlikten ve ilgi yoksunluğundan kaynaklanan sorunlardan ötürü çocuk, her ne pahasına olursa olsun ilgiyi kendi üzerine çekmek için yalan söyleyebilir. Sevildiğini ve yeterli ilgi görmediğini düşünen çocuklar saldırgan bir kişilik yapısı geliştirebilirler.

Çocuklar, bilerek ya da isteyerek başarısızlığa razı olmak istemezler. Okuldaki başarısızlık, çocukları rahatsız eder ve duyduğu rahatsızlığı ailesiyle paylaşamazsa bunu gizlemek için yalana başvurabilir.

Hiperaktif çocuklar da, başarısızlıklarını gizlemek ve güven kazanmak için yalan söyleyebilir. Hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi birtakım sebeplerden dolayı özellikle okulda dikkatini uzun süre toplayamayan çocuk, anlatılanları aklında tutamaz, ev ödevlerini yapamaz ya da öğretmenlerini ve arkadaşlarını rahatsız edecek davranışlarda bulunabilir. Bu durumda çocuğu tembellikle ya da başarısızlıkla suçlamamak gerekir ve mutlaka tedavi edilmelidir. Devamlı suçlanan, kendisini savunamayan ve kıyaslanan çocuklar bir anlamda cezalandırılmıştır.

Çocuk, yanlış yaptığında doğru ve dürüst davransa dahi, cezalandırıldığında cezadan kaçmak için yalan söyleyebilir. Eğer çocuk sınavından düşük not almışsa, “Yinemi düşük not aldın, ne zaman çalışmaya başlayacaksın?” gibi suçlamalarla karşı karşıya kalırsa bir dahaki sefere zayıf aldığında, doğruyu söylemeyecektir. Sosyo-ekonomik durumu düşük olan ailelerde çocukların yalan söylemesi mümkündür. Çocuklar birbirlerinin sahip olduklarını kıskanabilir, imrenebilirler. Hiç bisikleti olmayan bir çocuk bisikletim var diye yalan söyleyebilir. Kardeş kıskançlığından dolayı anne ve babayı cezalandırmak için yalan söyleyebilir. Kendi çıkarlarına uygun düştüğünde de çocuk yalan söylemekten kaçınmayacaktır. Zekâ düzeyi düşük olan çocuklar gerçeğe aykırı yalan söylerler. Patolojik olarak yalan söyleyen çocuk çıkar peşinde değildir. Olmayan şeyleri anlatmak, olanları da abartmak ve çevresini şaşkınlığa uğratmak hoşuna gider.

Gençler, ergenlik döneminde bağımsızlığını ortaya koyabilme çabasındayken kaçamaklar yanıtlar ile gerçeğin tamamını söylememe eğilimindedirler. Çünkü anne ve babalarına hesap verme yaşlarının geçtiğini düşünürler. Gerçeği söyledikleri zaman engellenebilir ya da en azından yapacaklarının bir kısmı onaylanmayabilir. Dolayısıyla gerçeği söylemek yerine yalan söylemeyi tercih edeceklerdir. Gençlerin ne kadar çok problemi varsa, sorunlarına çözüm bulabilmek için o kadar yalan söyleyebilirler.

Çocuk eğitiminde özenle davranmak gerekir. Henüz düşünce mekanizması yeni oluşan çocukların yaptıkları hatalar sonucunda, kaldıramayacağı cezaların ağırlığı altında suçunu kestiremeyecek ve hayatında korku hâkim olacaktır. Bir çocuk yalan söylüyorsa ya elinden sevdiği bir şeyin alınmasından ya da ceza verilmesinden korkuyordur. Çocukların hataları ve yanlışları sonucunda onlara taşıyamayacağı cezalar verilmemelidir.

Suç ve ceza eşit derecede verildiğinde, çocuklar doğru ile yanlışı kolayca ayırt edebilecek ve yine yalana başvurmayacaktır. Dolayısıyla korkmaması gereken yerde kendine güvenecektir. Çocukların hafızaları ne verilirse anında kaydeder; bu sebeple örnek olacak davranışlarla iyi olanı öğrenmelerini sağlamak gerekir.

Özetle çocuklar ve ergenler;

– Belirli bir yaşta yalan ve gerçeği ayırt edemedikleri için yalan söyler.
– Ebeveynlerinden ya da yakın çevrelerinden yalan söylemeyi model aldığı için yalan söyler.
– İlgi çekmek için yalan söyler.
– Başarısızlıklarını saklamak ve güven kazanmak için yalan söyler.
– Cezadan kaçmak için yalan söyler.
– Ekonomik anlamda kendini aşağı gördüğü zaman yalan söyler.
– İntikam almak için yalan söyler.
– Bazen de menfaat için yalan söyler.
– Zekâ düzeyi düşük ise, gerçeğe aykırı yalanlar söyler.
– Bağımsızlığını ortaya koymak için yalan söyler.
– Sorunlarıyla başa çıkabilmek için yalan söyler.
Yalan söyleyen çocukların ve gençlerin;
– Kendisine saygısı yoktur.
– Kendisinden utanır.
– Özgüveni düşüktür ya da yoktur.
– Sahip olduğu değerlerinin ve yeteneklerinin farkında değildir.
– Kendini değersiz ve işe yaramaz olarak görür.

Nasıl Yalan Söylemelerini Engelleriz?

Aileler, çocukların yalan söylemelerine karşı sert, aşağılayıcı tutumlar içerisine girmemeli, katı disiplin uygulanmamalıdır. Olumsuz davranışlar karşısında alabileceği tepkiler ile başa çıkma yolları öğretilmeli ve yalandan uzaklaştırılmalıdır. Anne-babalar öncelikle kendileri yalan söyleme konusunda titiz olmalıdırlar. Küçük, beyaz ya da ne tür yalan olursa olsun hiçbir şekilde yalana yönelmeyerek çocuklarına örnek olmaları gerekir. Çocuğun neden yalana başvurduğu büyük bir titizlikle tespit edilmelidir. Çocuğun sevgi yoksunluğundan kaynaklanan sorunları olabildiği gibi bir başkasını model alması da mümkündür.

Çocukla sağlıklı iletişim ve etkileşim kurulmalıdır. Çocuk, düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir. Çocuğun yalan söyleyerek çıkar elde etmesi engellenmelidir. Çocuğu hatalarından dolayı suçlamamak, hor görmemek, aşağılamamak gerekir. Dayak en kötü cezalandırma yöntemidir. Çocuğun eğitiminde ve gelişiminde hiçbir olumlu yönü yoktur. Çocuğun fiziksel gelişimi kadar ruhsal gelişiminin de rolü büyüktür. Ebeveynlerin, çocuklarının ruhsal sağlıklarını da dikkate almalıdır. Ruhsal sağlığı yerinde olmayan bir çocuğun ne kadar fiziksel ihtiyaçları karşılansa, gelecekte büyük mevkilere ulaşıp, iyi para kazansa da içinde her zaman ruhsal bir boşluk olacaktır.
Yalan bir davranış bozukluğudur. Çocuklarda görülen davranış bozukluğu fark edilmez ya da ciddiye alınmazsa, daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. Davranış bozukluğu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu gösteren önemli bir işarettir. Çocukları suçlayarak ya da baskı kurarak değil, “Ben nerede yanlış yaptım?” yaklaşımı izlenmelidir. Ergenler kendilerini tanımasalar da anne-babalarını iyi tanır ve neyi onaylayıp, onaylamayacaklarını iyi bilirler. Yeni bir şey denemeye kalktıklarında gösterecekleri tutumları az çok kestirebilirler. Böyle bir durumda anne-babaların kendilerine, “Bu konuda çok mu katıyım?”, “Çocuğum vereceğim tepkiyi bildiği için mi paylaşmaktan kaçınıyor?” gibi soruları kendilerine sormalıdır. Eğer durum bundan ibaretse, konu tartışmaya açılmalı ve her iki tarafında kabul edebileceği yeni kurallar belirlenmelidir.

Çocuk ve Yalan Söylemek

Doğru ve yalan kavramı ailede öğrenilir. Yalan okulöncesi dönemde bulunan çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu durumu gelişiminin bir parçası olarak görmek gerekir. Özellikle 4-5 yaş çocuklarının hayal gücü geniştir, zihinlerinde hikayeler yaratıp anlatmayı çok severler.

Bu dönemdeki çocuklarda doğru ve yanlış kavramı çok netleşmemiştir. Bunun dışında ceza almamak için de çocuklar yalana başvururlar. Bu demek değildir ki yalan söylemek çok normal ve görmezden gelinebilir. Bu durumda yapmanız gereken çocuğunuza doğruyu ve yanlışı öğretmenizdir. Çocuğunuzun doğruyu söylemesi için onu mutlaka cesaretlendirmelisiniz. Kendiniz de ona iyi bir model olmalısınız. Anne babasının yalan söylediğini gören çocuklar bunun normal ve kabul edilebilir bir davranış olduğunu düşünürler. Çocuğunuz yalan söylüyorsa ona yalanından daha ağır bir ceza asla vermeyin, yalanını itiraf etmesini sağlayın, ona doğruyu öğretin ve rahatlatın. Ağır şekilde cezalandırılan çocuk tekrar yalan söylediğinde, doğruyu anlatmaya korkacak ve cezalandırılma korkusu ağır basacaktır.

6 yaşından itibaren, çocuklar doğruyu ve yanlışı anlamaya başlar. Ancak cezadan korktukları için yalan söylemeye devam edebilirler. Önemli olan bu davranışın neden yanlış olduğunu ona anlayacağı şekilde anlatmanızdır. Yalan söyleme sıklığı çok yoğun değilse sakin olmaya çalışıp sabırla onunla konuşun ve doğruları anlatın. Yalan bir alışkanlık halini aldıysa o zaman bir uzmana başvurmanız doğru olacaktır.